Ağaçaları sökülüp, yerlerine fabrikaların, konutların dikildiği, dalları barışa uzatılan zeytinleriyle anılan Bursa’nın Gemlik ilçesinde zeytin sektörüne hitap eden iş dünyasında hayatını idame eden
Dayı oğlu, kuzenim Osman Kaya’nın ülkenin diğer önemli bir sorunu olan trafikte geçirdiği kaza sonucu hayatını kayıp ettiği haberi üzerine bir dönem gazetecilik yaptığım, günlük yazılarımın hala bazı haber sitelerinde yayınlanan Kocaeli İzmit’ten Bursa İznik’e gidiyordum.
Çıldır gölü gibi bir gölü olan ve çok gidip, görmek isteyip, bir türlü göremediğim Çinisiyle meşhur Bursa İznik”te yaşanan bir trafik kazası ardından aldığım kara haber sonrası evliliğimizin 38. yıl dönümünü kutladığım eşimi, annemi yanıma alarak çıktığım yolda açtığım konum beni bildiğiniz sahil yolundan dağlara, sonradan adının ‘Kız Derbent Yolu’ olduğunu öğrendiğim yöne doğru yönlendiriyordu.
Önce tereddüt edip, biraz daha gittiğim sahil yolunda kırmızı ışıkların zaten sıkkın olan canımı daha da sıkınca hastaneye, yetişme telaşıyla direksiyonu kırıp, ‘gitme, dar ve dağlık, virajlı’ denen bir yolda kendimi buluyordum.
Eşimin ‘Fakir nereye gidiyorsun, ne alaka’ deyip gittikçe daralan, meyve dolu ağaçların etrafını sardığı yola girdiğim için kızarken, ben de ona ‘Kızma hanım bak yollar denildiği kadar bozuk, kötü değil hatta asfaltta değil beton yol, sıkma canını, 38 yıldır olduğu gibi ben yanındayım korkma..’ diyordum.
Çünkü, Kız Derbent yolunun bir yanı Kocaeli Büyükşehir tarafından hem asfaltlanmış, hemde beton yol yapılmıştı. Diğer yanı ise Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından aynı şekilde dizayn edilmişti.
Yani bizim Ardahan’ın şehir içi, köy ve yayla yollarından daha güzeldi..
Peki ‘Bölgeler arası bu ayrım niye?’ demesekte ‘Bi iki yüzlülük neden oluyor?’ diye düşününce bu ülkede olduğu gibi memlektim Ardahan’da da bu yolları, sorunları görüp, yazmayanlar olduğunu bir kez daha hatırlıyordum..
Evet, başta beleşten denecek uygun bir ortam ile tanınan internet üzerin de olmak üzere ulusal da ve yerelde gazetecilik yapan onca yayın organı olan ülkenin duyarsız, eşit bakmayan yöneticileri ve gazetecileri gibi batıda duyarlı idareceileri ile gazetecilerinin yanında hak arayan, yol yaptıran, hizmet getirten vatandaşlarının olduğunu da düşünüyordum.
Öte yandan ta Ortaasya’dan yani Çin’den kalkıp, Kafkaslara kadar gelip, geçen trenlerin duracağı durağı olmayan, Doğu Expresinin üzerinden en azında Çıldır’a kadar uzanamadığı Kars-Tiflis-Bakü demiryolu olmak üzere 3 gümrük kapısı olmasına karşın ülke genelin de olduğu gibi memleketim Ardahan’da yaşanan sorunların yeterince gündeme gelip, gelmediğine baktığımız da ise daha da üzülüyor insan.
Çünkü kiminin kaz, kiminin de saz gecelerinde bol cırtık atıp, seçim günlerin de gündeme gelen derneklerde çıkmadığı, kiminin ise resmi kurum sitelerinde çalıp, al/yapıştırla sözüm ona gazetecilik yaptığını görüyoruz.
Kimini ise beş on gazete basarak resmi ilan alma dışında gazetecilik yapmadığı ülkede ve Ardahan’da en acı diğer önemli bir konu ise olağanüstü bozuk yollarda evlerine gelip gidenlerin bir bu bozuk yolları ve onca sorunu haber olarak görmediğine şahit olmaktayız..
Ülkede olduğu gibi memleketim Ardahan’da da yaşananları, ‘o kızar, bu küser’ diye yada abin, reklam parasındam olurum diye düşünüp, yazmayıp gazetecilik yapanların da ayrı bir sorun olduğu Ardahan’da ve ülkede yaşanan bu duruma memnun olanlar ise siyasetçiler, kurum amirleri ve istemeyi bilmeyip, bunca sorunla başbaşa olan bölge insanlarımızdır..
Ha unutmadan cenazeleri almaya geldiğimiz Bursa İznik Hastanesi’nin olduğu sokaktaki yolunda aylardır yapılıp, bitmediğinden yakınan Oflu Ambulanscının abi ayrımı devletin değil, yönetenlerinin yaptığını söylerken biz gazetecilerin de küçük çıkar, menfaat veya yağcılıktan ‘aman, boş ver..’ dediği için bunların yaşandığını söylerken yanındaki Iğdırlı, Giresun’lu arkadaşlarının memleketlerinde olduğu gibi Of’ta da durumun çok farklı olmadığını belirtiyordu..
Yani görüp, yazılmayan, yapılmayan bir memleket hepimizin memleketi..