Sahada ‘gazeteci’ diye geçinenlerin bol olduğu ama haberin olmadığı bir memlekette bunları temsil ettiklerini ileri sürüp, onlarca dernek bir o kadar da cemiyetler kurulur.
‘Benim bir gözümü, komşumun da iki gözünü birden kör et’. zihniyeti ile aynı sektöre hitap eden, yan yana 20 bakkalın, karşı karşıya 10 marketin, ‘O yapıyorsa, bende yaparım’ denilip, kamyoncunun, kontörcünün, kargocunun gazete çıkardığı bir memlekette ‘haber nerede?’ diye sorulduğunda ise ‘Ya bu kadar küçük yerden haber mi çıkar’ savunmasıyla karşılaşırsınız..
Sülale derneklerinin bile kurulduğu bu memleketin insanlarının birbirini bu kadar sevmemesi, paçasından tutup çekmeye çalışması, gazeteci değil, jurnalcılıkla ortalıkta gezmesi ve en önemlisi işini hakkıyla yapanların önünü kesmek için devletin bazı kurum ve kişilerinin emriyle harekete geçerler ve suyu bulandıran kurbağalar gibi ortaya atılırlar..
Bu ve buna benzerlerle mücadele ettiğimiz bu memlekette birileri de her zaman olduğu gibi arkamızdan nal toplayarak, kıytırıktan kurduğu yeni dernekler, federasyonlar, cemiyetler ‘ne iş yapar?’ diye sormaz ve bunlara karşı yeni cemiyet kuranlara ‘ya mevcutu varken yenisi pardon kıytırıktan niye?’ diye tepki koymaz, ‘küçük olsun, benim olsun derken kendilerinin de büyümediģini tam aksine küçüldüklerini fark etmeden ‘Bòl, parçala yönet’ taktiğiyle tatmin olurlar..
Bunun en bariz örneğini yaşamış ve ‘ Her kentin var.. Eğer kentse Ardahan’ın da olmalı’ diyerek kurduğum, kurucu başkanlığını hala yaptığım Ardahan Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş sürecinde ve şimdi adı, sanı anılmayan federasyon başkanlığını da yaşamıştım..
Evet bugün onlarca veterineri olmasına rağmen hala bir Veteriner Odası olmayan Ardahan adını taşıyan dernek, federasyon kağıtlar üzerinde kurulsa da konfederasyonu olan Ardahan’ın bölünmüşlüğüne bakmak için 16 gazeteci olmadığını bu kentin merkezinde biri cemiyet, iki gazeteci, biri Ardahan’da olmak üzere Göle’de 2 federasyonu, çoğunlukla birisine de Posof Belediye Başkanın başkanlığını yaptığıı cami ve cemaat olmak üzere 120’ye yakın dernek var.
Bunlarda, burunlarından kıl aldırmayayan çok bilmişlerin siyasette bu dönem yere değil, çamura çakıldığı İstanbul’da başta olmak üzere saat kulesini nereye diktikleri bilinmeyen, belediyelerin mahalle aralarındaki spor salonlarında lansman yapan batı kentlerindeki cep, tabela, sanallarındaki dernekleri, federasyon ve vakıfları da eklerseniz sayıları devam eden göç dolayısıyla nüfusu her yıl biraz daha azalan Ardahan’ın nufusunu da geçer..
Ha bu arada tüm gazeteci geçinenleri de davet ederek kurduģum ve kurduktan sonra
‘‘Gazetecisiniz de bu adam kaç gündür Ardahan’da yok.. Haber nerede ey sözde gazeteci, cemiyetçiler.’ diye sorduğum Ardahan’da olduğu gibi İstanbul’da da kurulmasına katkı sunduğum derneklerden de bir haber alanınız var mı?
Alamazsınız..
Çünkü kursalar da, emrivaki kurdurulsalar da yapamazlar..
Çünkü Ardahan gibi yerlerde elamanı oldukları resmi kurum ve kişiler, batıda da bugünlerde seçim heyecanı yaşayan belediyelerin başındaki başkanları kulaklarına emredecek ki haber yapsınlar, cemiyet kursunlar..
Sonrada kaz, saz yetmedi benim gibi zavallı Kıroların daha doğru dürüst Türkçeyi öğrenemezken ‘Ula lansman nedir? diye sorduğu mahalle aralarında bulunan ve pazar kurulan kapalı alanlarda iki kişinin pardon 20 haydi biraz daha arttıracak olursak 200 kişinin bir araya geldiği büyüüüüük (!) toplantılar yapar ama küçükte olsa hiç bir etkisini hissetmeyiz.