enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,2761
EURO
37,4756
ALTIN
2.902,76
BIST
8.964,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
23°C
İstanbul
23°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Çok Bulutlu
21°C
Pazar Çok Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Hafif Yağmurlu
20°C

Her yıl 300 bin kişi kalp hastalığı tanısı alıyor!

Her yıl 300 bin kişi kalp hastalığı tanısı alıyor!
REKLAM ALANI
24.09.2024
5
A+
A-

Dünya Kalp Federasyonu tarafından 2000 yılından itibaren her yıl 29 Eylül’de tüm dünyada kutlanan Dünya Kalp Günü dolayısıyla önemli bilgiler aktaran Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Habib Çil, kalp ve damar hastalıklarının Türkiye’de ölüm nedenlerinde ilk sırada yer aldığını ve yüzde 40 civarında seyrettiğini söyledi.

İSTANBUL (İGFA) – Türkiye’de tüm dünyada olduğu gibi kalp ve damar hastalıklarının ölüm nedenlerinde ilk sırada yer aldığını ve yüzde 40 civarında seyrettiğini belirten Kardiyoloji uzmanlarından Doç. Dr. Habib Çil, bunların sırasıyla koroner arter hastalığı, kalp yetersizliği, serebrovasküler (inme, beyin kanaması) hastalıkları olduğunu söyledi.

Türkiye’de her yıl yaklaşık 300 bin kişi kalp hastalığı tanısı almaktadır. Ne yazık ki her 2,5 dakikada bir kişi kalp ve damar hastalığı nedeniyle kaybettiğini ifade eden Doç. Dr. Çil, özellikle gelişmiş batı ülkelerinde kardiyovasküler hastalıklardan korunma konusunda yeterli bilinçlenme sayesinde hastalığın nispeten gerilediğini söyledi. 

Kalp hastalıklarının risk faktörleri arasında hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, sigara, aile öyküsü, erkek cinsiyet ve sedanter (hareketsiz) yaşamın sayılabileceğini anlatan Doç. Dr. Habib Çil, “Bu risk faktörleri içerisinde değiştirilebilir risk faktörleri dediğimiz risk faktörleriyle mücadele özellikle önem arz etmektedir. Bunlar bireylerin yaşam tarzıyla doğrudan ilişkilidir. Bunlar tütün kullanımı, yüksek tuz ve karbonhidrat içerikli beslenme, hareketsiz yaşam ve stres yönetimindeki eksikliktir. Bu faktörlerin sadece kalp hastalarında değil, belki de daha çok henüz kalp hastası olmamış bireylerde düzeltilmesi toplum sağlığı açısından önem arz etmektedir” ifadelerini kullandı.

Kalp hastalıklarının teşhisinde diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi hastanın şikayetlerinin detaylı bir şekilde dinlenmesinin ve kapsamlı bir fizik muayenenin kritik bir role sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Habib Çil, “Ardından elde edilen bulgulara göre basit veya komplike tetkiklere ihtiyaç duyulabilir. Basit tetkikler noninvaziv (kansız) olup başlıca EKG, ekokardiyografi, efor testi, ritm ve tansiyon holter gibi poliklinik şartlarında yapılan tetkiklerdir. Buradan elde edilen veriler teşhis için yeterli görülürse hastanın tedavisi planlanabilir. Şayet daha ileri tetkik ihtiyacı olursa daha komplike testlere başvurulabilir. Bunlar genellikle koroner BT anjiyografi, kardiyak MR, miyokart sintigrafisi, kontrast EKO, stres EKO ve koroner anjiyografidir” diye konuştu.

“ARTIK NEREDEYSE VÜCUDUN TÜM DAMAR SİSTEMİNE YÖNELİK MÜDAHALELER YAPABİLİYORUZ”

Hekimlerin öncelikli amacının hastalıkların önlenmesi konusunda bireylere ve tüm topluma rehberlik etmek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Habib Çil, bu bağlamda en ideal tedavinin hastalığa giden süreci ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı.

“Kalp hastalıklarının hemen hemen tamamı onyıllar boyunca göz ardı edilen risk faktörlerinden kaynaklanır. Dolayısıyla yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, diyabet ve sigarayla mücadele ulusal sağlık politikamızın en önemli unsuru olmak durumundadır” diyen Doç. Dr. Çil, “Gerek damar tıkanıklıklarında gerekse de kapak hastalıklarında elimizdeki teknolojik imkanlar ve son 20 yılda edindiğimiz tecrübeler cerrahi gereksinimini büyük ölçüde azaltmıştır. Artık günübirlik hastane yatışlarıyla uygulanan anjiyografik girişimsel tekniklerle hastalarımız gerek damar gerekse de kapak problemlerini çözebilmekteyiz. Önceleri biz kardiyologlar temel olarak kalp damarlarına yönelik işlemler yaparken, artık neredeyse vücudun tüm damar sistemine yönelik müdahaleler yapabilir durumdayız. Bunlar arasında bacak damarları, beyin damarları, aort damarı, bağırsaklarımızı besleyen damarlar, ürogenital sistemi besleyen damarlar sayılabilir. Aynı şekilde kapak hastalıklarında da neredeyse kalbin dört kapağına da kasıktan girilerek sunulabilen tedavi seçenekleri mevcuttur. Ancak yine de halen cerrahi tedavi gerektiren damar ve kapak problemleri var. Bunun kararı da genellikle yetkin merkezlerde konseylerde detaylı şekilde tartışılarak verilmektedir.” diye konuştu.

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.