Öncesinde ‘İstanbul’ isimli bir dergi hazırlığımızın devam ettiği Kurban Bayramı öncesi aradığımız iş dünyasının ne kadar zorda olduğunu bir kez daha hissettiğimiz şu günlerde yapılmaya başlanan ‘kurbanlar yola çıktı’ başlıklı haberlerle gelişinin yakın olduğunu bir kez daha his ederken, değil bir kilo 200 gram et almakta zorlananların yaklaşan Kurban Bayramın da nasıl kurban keseceklerini de merak etmiyor değilim.
Çünkü, başta hala Veterinerler Odası kurulamayan, buzağıları ölen memleketim Ardahan’da olmak üzere yurdun çeşitli kentlerinden batı kentlerine sevk edilmeye başlanan kurbanlıkları sorarken bayramda değil kurban kesmek et yiyeceğimiz bir ev bulamayacağımızdan korkarım.
Buna neden ise bir kurbanın en az 200 Bin ila 450 Bin TL ila satışa sunulduğu meydanlara, kurbanlık çadırlarına uğradığımıza da Bir Milyon hatta 2 Milyonluk kurbanlıkların müşteri beklediğini de görmemdi.
Evet, ülkede yaşanan ekonomik sıkıntının gökdelenlerinde içinde olduğu birçok bina ve dairelere, ‘satılık’ levhalarını bolca asıldığı şu günlerde dini vecibelerini yerine getirmek için iktidara çok, çok yakın sözde sivil toplum örgütü, ama aslen birer gizli, vergi vermeyen üstüne projeler adı altında belediyelerde, bakanlıklarda büyük paralara alan, bağış altında arazilere konan yani adeta holding olan stk’ların yöneticiliği, üyeliği, yakınlığı olanların beleşten Ümre’ye, Hac’ca gidenlerin bile kurban kesemeyeceklerini ortaya koyan kurbanlık fiyatları el değil, cep değil, sermayeyi yaktığını görüyorum.
Ve nedense bir anda rahmetli olan Yaşar Nuri’nin bir yazısını hatırlıyorum. Ki o yazının benim bu yazıda neyi anlatmak istediğimi bir başka yönüyle anlatıyordu.
İşte o yazı..
ŞEKER, İRAN, İNGİLİZLER ve “MOLLALAR”…….
Eskiden İran’da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu…
İngilizler, İran’a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar…
Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular…
İngilizler Mollaların vereceği FETVA karşılığında, kazancın 10 % ‘nu teklif ettiler…
Mollalar bu teklifi kabul ettiler…
İran’da Cuma namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor olup, bir Cuma hutbesinde Mollalar şu VAAZI verdiler…
“Siz Allah’ın nimeti olan HURMA ve ÜZÜMÜ nasıl olur da çaya katarsınız..?
Bundan böyle çaya şeker katacaksınız…
Bu VAAZDAN sonra İran’lılar çaya şeker katmaya başladılar…
İşler yoluna girince, İngiliz’ler, Mollalara verdikleri % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladılar…
Bunun üzerine Mollalar ilk Cuma hutbesinde ikinci bir FETVA daha verdiler…
“Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir.” Dediler…
Bu FETVA üzerine İran’lılar, evlerindeki şekerleri sokaklara döktüler…
Bu durum üzerine İngiliz firmaları, mecburen Mollalarla yeniden masaya oturmak zorunda kaldı…
Fakat Mollalar bu sefer, İngiliz firmalarından % 20 pay istediler…
Eee… Dinsizin hakkından sahte ve uydurma Muaviye İslam inançlı sahtekar imanlı (!) gelir(miş)…
İngiliz’ler çaresiz kabul ettiler…
Bunun üzerine Mollalar, ilk Cuma hutbesinde bu seferde şu FETVAYI verdiler…
“Biz size çaya şeker katmayın
dedik ama sokaklara dökün de demedik…
Şekerleri sokaklara dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz” dediler…
Tabii ki bu FETVA İran halkı tarafından hemen yaşama geçirildi…
Dinin cahil insanları aldatmak, yönlendirmek, onları sömürmek açısından ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnektir…
Bu İran’da gerçekleşen yaşanmışlık…
Prof. Yaşar Nuri ÖZTÜRK…
Evet şimdi soralım mı?
Din İşleri Yüksek Kurulu, aldığı kararlar, yayınladığı mütalaalar ve verdiği fetvalarla ülkemizde sahih dini bilginin referansı olduğuna göre yaklaşan Kurban Bayramı’nda kurban kesmek isteyip, yaşanan ekonomik sıkıntıdan hem dini vecibesini yerine getirmek hem de birkaç gün de olsa et yemek isteyen vatandaşa yardımcı olmaz mı? Yani 7 hisseli olan ortak kurban kesimini 14veya 24hissye çıkaramaz mı?
Bilmem ama bunu hem yerlerde sürünen Alamanın arabası sevdalısı Diyanet İşler Başkanına, hem de yeni eğitim sistemi oluşturmayayım derken yabancı dile, teknoloji, bilimden çok dini bilgileri önemseyen Millî Eğitim Bakanlığına sormak daha mı doğru olur?!..